Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan Çolak, eczane ve ilaç sektörünün 2019 yılını değerlendirdi, 2020’deki beklentilerini sıraladı

Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan Çolak, ilaçta yerelleşme oranının 3,7 milyar değerinde olduğunu söyledi ancak bu miktarın artması gerekir dedi
Çolak ile birliğin merkez heyeti üyeleri, sağlık, ilaç ve eczacılık alanında 2019’da yaşanan gelişmeleri TEB’de düzenlenen basın toplantısında değerlendirdi.
Çolak, günde 40 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığını belirterek Sağlıkta Şiddet Yasası’nın kapsamının genişletilmesini talep ettiklerini söyledi. Sağlığa ayrılan bütçenin hiçbir zaman yeterli olmayacağını ifade eden Çolak, “Çünkü 2019 yılına dair açıklayacağımız istatistikler bu savımızı kanıtlar nitelikte. Türkiye, OECD ülkeleri arasında, kişi başı ilaç harcamaları noktasında sonuncu olmayı başarmış ülkelerden birisi. OECD’de kişi başı ilaç tüketimi 554 dolar, Türkiye’de ise 75 dolar civarında.” dedi.
Çolak, OECD ülkeleri arasında, milli gelire oranla en az sağlık harcamasının yüzde 4,2 oranla Türkiye’de yapıldığını, cepten sağlık harcamalarının yüzde 19,4’e ulaştığını, kişi başı hekime müracaat sayısının da geçen yıla oranla yüzde 8,9’dan yüzde 9,5’a yükseldiğini anlattı.
2019’da en çok ağrı kesiciler alındı, antibiyotik kullanımı ise azaldı
TEB Başkanı Çolak, “İlaçta 3,7 milyar değerinde bir yerelleşme gerçekleştirildi. Bunun daha da çoğalması taleplerimiz arasında. İlaç pazarı, bir önceki seneye oranla değer bazında yüzde 31 oranında büyüdü. 2019’un ilk 9 ayında 293 milyon adet reçete karşılandı. En çok ağrı kesiciler, gastrointestinal kanal ve metabolizma rahatsızlıklarında kullanılan ilaçlar baş sıralara oturdu.” bilgisini paylaştı. Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Antibiyotik kullanımı ile ilgili son 5-6 yıldır Sağlık Bakanlığımızın çok ciddi çabaları sonucunda yüzde 41-42 oranında olan antibiyotik tüketimi 15,3’e düşmüş. Ancak yine OECD ülkelerinin yine uzağında, yukarısındayız. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2017 yılında Türkiye’de toplam kızamık vaka sayısı 69 iken 2019 yılının ilk 6 ayında bu sayı 2 bin 666’ya ulaşmıştır. Kızamık vakasında ciddi bir artış var. Bunun nedeni de ülkemizde aşı reddi son 6 yılda tam 129 kat artış göstermiş. Bununla ilgili de çok ciddi bir biçimde acil önlemler alınmalı.”
“Eczacılık fakültelerinin kontenjanları acilen düşürülmeli”
Çolak, “Sağlık insan gücü tahminlerine göre; 2030 yılında 7 bin eczacı fazlamız bulunmaktadır. 2003’e kadar Türkiye’de 8 eczacılık fakültemiz vardı. Son 7-8 yıldır inanılmaz biçimde eczacılık fakülteleri açılıyor. Şu anda 51 eczacılık fakültemiz var. Bazılarında yeterince eczacı akademisyen yok, bazılarında da hiç yok. Öğretim elemanı kadroları eksik. Altyapılar yetersiz, laboratuvarlar yok.” diye konuştu.
Nitelikli sağlık hizmeti verebilmek için nitelikli elemanların yetişmesinin önemine işaret eden Çolak, “Eczacılık fakültelerinin kontenjanları acilen düşürülmeli. Öğretim elemanı, fiziki mekan,laboratuvarları olmayanlar kapatılmalı. Kapatılmayanların ilaç sanayinde, araştırma merkezlerine dönüşmesi sağlanmalı. Bu fakültelerin bir kısmının da yüksek lisans, doktora yapan eğitim merkezlerine dönüştürülmesi ülkemiz açısından çok doğru ve zorunlu bir iştir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Aşıyı reddedenler değil yaptıranlar da tehlikede”
Aşı reddi oranlarıyla ilgili değerlendirme yapan Çolak, aşı reddinin 6 yıl önce 123 şimdi ise 23 bin düzeyinde olduğunu bildirdi. Çolak, aşı reddinin sadece Türkiye değil dünyanın sorunu olduğunu ve bu konuda kamuoyunu aydınlatmak için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurguladı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“Son yıllarda artan ve bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bazı şarlatanların çeşitli alanları kullanarak ortaya çıkardığı aşı karşıtlığı mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz çünkü çocuklarımızın aşılanmaması tüm çocukların sağlığını tehlikeye sokan bir yaklaşım. Buradan ailelere çağrıda bulunmak istiyoruz; bilim dışı açıklamalara itibar etmeyin, aşı karşıtı propagandaları ciddiye almayın. Aşı, son 50 yılda insanoğlunun bulduğu en önemli icatlardan birisi, insanlığın, toplumun yararınadır. Bu yüzden çocuklarımızı riske atmamalıyız, geç olmadan aşılarını yaptırmalıyız. Sadece aşıyı reddedenler değil, yaptıranlar da tehlikede”
“Piyasada uyuz ilacı var ancak dağıtımı yeterli değil”
“Uyuz salgını olduğu” iddialarıyla ilgili soru üzerine Çolak, “Bir salgın var mıdır? Bu konuda sağlık otoritesinin açıklamasını ciddiye almak zorundayız. Ancak bunun tedavisi konusunda ilaçlarımızın zaman zaman sıkıntıya düştüğünü söyleyebiliriz. Piyasada bunu önleyecek uyuz ilaçlarımız var ancak dağıtımda ya da yeterli üretim olmadığı ya da beklenenden fazla olay ortaya çıktığı için böyle bir sıkıntı var. Sağlık otoritesi ‘salgın yok’ diyorsa ona da itibar etmek durumundayız.” dedi.
İlaç bulmakta zorlanıldığı iddiası
Piyasada ilaç azlığı iddialarını değerlendiren Çolak, “Sağlık otoritesi kendi bir tane ilaç da görülse sistemi içerisinde onu var kabul ediyor ama biz yeterince piyasaya verilmediğinde çok tatmin edici olmadığını düşünüyoruz.
Diyelim ki bir ilaçtan ayda bin kutu kullanılıyor ama piyasada 10 kutu var. Biz onu yok olarak kabul ederiz. Böyle tespit ettiğimiz 120’ye yakın ilaç var. Önümüzdeki bir aylık süreçte bunun biraz daha artabileceğini düşünüyoruz. İlaç yokluğu tüm dünyanın da yaşadığı bir sorun, sadece Türkiye’ye özgü bir sorun değil.” dedi
“Eczacıların kar oranları yükseltilmeli”
İlaçların geri ödeme kapsamı dışına çıkartılmasını da doğru bulmadıklarını dile getiren Çolak, eczacı kar oranlarının yükseltilmesi, ikinci ve yardımcı eczacı çalıştıran eczacılara katkı sağlanması, eczane dışına çıkarılan ürünlerin de eczanelere geri dönerek ilacın uzmanı olan eczacılar tarafından halka sunulması gerektiğini söyledi.

Çolak, “Görüyoruz ki ilaçlarımız dahi internetten satılıyor ve vatandaş tarafından alınıyor. Bununla ilgili de yasal boşluğun bir an önce giderilmesi ve vatandaşlarımızın eczane dışı ürünlere itibar etmemeleri gerekiyor. Nerede üretildiği, hangi koşullarda satıldığı, nerede saklandığı, içinde ne olduğu belli olmayan ve internetten satılan bu ürünlere karşı bir an önce önlem alınmalı.” açıklamasında bulundu.

“1 Nisan’da yeni bir protokol yapmamız gerekiyor”

TEB ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında belirli periyotlarla ilaç alım protokolleri ve protokol revizyonları yaptıklarını anımsatan Çolak, şöyle devam etti:
“Diğer protokolümüz 31 Mart 2020’de bitiyor ve 1 Nisan’da yeni bir protokol yapmamız gerekiyor. Bunu hem Sosyal Güvenlik Kurumunun bu konudaki talepleri hem de meslektaşlarımızın daha iyi ilaç ve hizmeti verebilmesini sağlamak amacıyla yapıyoruz. Bunun için temel taleplerimiz şu, Sağlık Uygulama Tebliği ile MEDULA tam uyumlu hale getirilmeli. Majistral ilaç tarifesinde iyileştirme bekliyoruz. Eczacının sorumluluğu dışında olan konularda verilen cezalara bağlı olarak meslektaşlarımızın yaşadığı mağduriyetler devam ediyor. Bunların ortadan kaldırılmasını bekliyoruz. Reçete hizmet bedelinde önemli ve adil bir artış bekliyoruz. İskonto baremleri arasındaki keskin geçişin giderilmesini ve iyileştirilmelerin sağlanmasını bekliyoruz.”